Sempozyum başlayış tarihleri

Bu bir aradır…

Bilgim, eğitimim, duruşum ve davranışım yaşam kalitemi yükselttiği gibi kendime ve çevreme de içsel barışı lanse eder.

Ayla Kurt

Bu bir aradır…

Kişisel gelişim sempozyumları

Bu bir aradır…

Şükran olgumu daha daha da geliştiriyorum

Teşekkür esasen, hissedilmiş olan derin ve güzel bir duyguya karşılık olan gizli bir içsel takdirdir. Dr. Doris Wolf’a göre teşekkür ”içsel derin bir memnuniyetin, hoşnutluğun, yaşama sevincinin, mutlu bir yaşamın, yaşam desteğinin, neşenin, sefanın ve sevincin anahtarıdır.”

O kadar çok yazarların bu konuda kitaplarını okudum ki, her birisi de teşekkürün önemini ve ehemmiyetini dolu dolu vurguluyor. Teşekkür her türlü isyanı, yani psikolojik soruna bir son veriyor.

Kendimden bir örnek vereceğim: Bir gün üzülerek fark ettim ki, ben teşekkür ediyorum Allah’a, fakat bu oldukça yapay ve ağız alışkanlığı gibiymiş meğersem. Çok çok sonra asıl teşekkür etmek ne demekmiş, kişisel gelişmim esnasında pek kıymetli hocalarımdan ve eğitmenlerimden öğrendim. Teşekkür ediyorum sana hayat, bana teşekkür etmeyi öğrettiğin için!

Teşekkür ettiğim vakitler

teşekkürün içimi huzurla dolup taşırdığını anladım;

bana sunulan sayısızca ve envaiçeşit hayat hediyelerinin hayatımdaki önemlerini, ve bundan dolayıda ne kadar ruhsal zengin olduğumu anlamış oldum; 

teşekkür edebilmenin aslında bir alçakgönüllülük olduğunu anladım; 

elimdeki imkanlarımın, finansal ya da ruhsal artarak çoğaldığını keşfettim;

yaşam ve ruh kalitemin arttığını fark ettim;

insanlara teşekkür edince, onların da bana teşekkür ettiklerini anlamış oldum;

en zor zamanlarımı ve dönemlerimi ne kadar kolay atlattığımı kavradım.

 

Peki, nelere teşekkür edebiliriz biz? Başımıza gelen her olayın sonucunda hayatın bize bahşetmiş olduğu acılara, tecrübeye ve güzelliklere teşekkürler edebiliriz.

Bu bir aradır…

Sevgili hayat, dev acılarımın sonucunda bana lütfetmiş olduğun insani davranışları araştırma ve içselleştirme kudreti için sana  sayısızca teşekkürler ediyorum.

Bu sayede bana nasip etmiş olduğun adalet duygusu için de ayrıca sana teşekkürler ediyorum. Adalet duygusu benim diğer güzel ahlaklarla tanışmamı da tetikledi, binlerce teşekkürler ediyorum.

Sevgili Tanrı misafiri, kıymetli vaktini ayırarak, bu mısraları okuduğun için sana da ayrıca teşekkürler ediyorum.

Bu bir aradır…

Bu bir aradır…

Bu bir aradır…

Şükran olgusunu geliştirmek ve içselleştirmek seninde hedefinse, hoş geldin aramıza!

Şükran olgumu daha da geliştiriyorum sempozyum başvurusu

Bu bir aradır…

Bu bir aradır…

Bu bir aradır…

Bu bir aradır…

Bu bir aradır…

Gülmek kursu

Sevgili ziyaretçi, gülme kursunda içimizdeki ‘hayata geneli üzgün bakışımızı’ kırarak gündelik hayatımızı daha da mutlu kılmayı içselleştiriyoruz.

Gülme kursu başvurusu

Bu bir aradır…

Önsezilerin aksine işleyen ego

Birkaç yıl önce sezgiler kavramıyla karşılaşınca bir de fark ettim ki, egomla sezgilerim tam bir arap saçına dömüşler. Sevgili Tanrı misafiri, sezgilerimi egomdan ayırabilmek epey bir vaktimi almış olsa bile, buna gerçekten değdi. Çocukluğumdan beri ‘ego odaklı bir ahlak banyosuna’ tabii tutulmuş olduğumdan dolayı da ne yazık ki, ego ağır basmış içimde. Bunun acısını, içimdeki o alelade olan önsezilerimle karşılaştığım vakit daha da net belirleyebildim.

Değerli okuyucum, sezgiyi ön plana çıkarma seminerinde hem egomuzun sesini, hemde önsezilerimizin sesini birbirinden ayırmayı öğreneceğiz:

Ego bizi duraklatarak, felç ederken, sezgilerimiz içimizi en zor anımız  da bile yeşertme gücüne sahiptir. 

Ego bana herşeyi negatif gösterirken, sezgiler bana pozitiviteyi öğretir.

Ego benlik ve nefstir, sezgi ise duygu, his ve sağlıklı düşünce ve eylemdir. 

Ego korkudur, sezgi sevgidir.

Sezgi öne ”yürü!” der, ego ”dur!” der…

Önsezilerin aksine işleyen ego sempozyum başvurusu

Bu bir aradır…

Ben duygudaşımla karşılaştım mı?

Nedir o dillerde dolanan duygudaşlık ya da ruh akrabalıkları meseleleri Allah aşkına? 

Dünyaca duygudaşlığı araştıran profesyonellerimize göre, bu ayrıcalık hem düşüncesel hemde hissi bazda bir kişiyle hemfikirlilikmiş. Sevgili okuyucularım, sizleri bilemem ama, ben ruh ikizlerimi eninde sonunda bulacağımdan eminim: İçimde vazgeçilmez bir tutkuyla yıllardır ruh ailemi arıyorum ben.

Eş ruh deyince aklıma Mevlana ile Şems geliyor. Onların derin sohbetleri ve eğitimleri bana sohbetin doyuruculuğunu anımsatıyor. Bana kalırsa onlar, ruhsal açıdan birbirlerini tamamlayarak tümlediler, tıpkı farklı olaylar biraraya gelerek bir bütünün tamamlanması gibi. Yüzlerce yabancı ve yerli dünya yazarlarının envaiçeşit görüşlerini inceledikten sonra anladım ki, mana şekilden gerçekten de çok daha önemliymiş.

Şekil gözle görülen, mana ise ancak kalp gözüyle görülebilen bir gerçekmiş. Şekilden anımsadığım ise, insanların insanları dış görüntüleri itibarıyla ölçüp biçmeleridir. Ve şu da artık bana göre su götürmez bir gerçek ki, nice insanlar tanıdım, şekil aleminde takılı kalmışlar da mana alemine erememişler, oysa ki ruhumuzun asıl tatmin olduğu, geliştiği alem ise mana ve doğaya türlü türlü hizmetlerin alemidir. 

Bu bir aradır…

Ben duygudaşımla karşılastım mı sempozyum başvurusu

Bu bir aradır…

Her kriz bir şanstır! Aslında her kriz bir içsel çılgınlık dönemidir…

2012 den sonra psikolojik eğitim almaya başlayınca, esefle ve acıyla anladım ki, ebeveynler bana doğrular adı altında, hayata ve onların kendi ailelerine olan hınçlarını – yani, istedikleri hayatı yaşayamamış olma faturalarının birçoğunu – bana kesmişler. Onlara göre evde vücutsal ve hele hele psikolojik şiddet meğersem çocuklarda uygulanması gereken günlük bir adetmiş. 

Sevgili okuyucum demem o ki, ben onca acıları meğersem psikolojiyi okuyarak, hem kendi acılarımı, hemde acısı olan insanları daha kolay anlayıp onlara empati duyarak, o acıdan kurtulmaları için onlara yollar sunabilmem için yaşamışım.

Diğer bir görevim ise, zulüm nerede gözüme çarpıyorsa, orada onu durdurmam gereğiymiş. Eğer ki o dehşete dur! demezsem, ben de şiddet eğilimliyim demektir: Adalet ile zulüm bir arada barınmaz.

Artık ben eminim, ben bu aleme envaiçeşit zulümlerden geçerek, bir sürü tecrübeler elde ederek, barış ortamları yaratmam için gelmişim! İşte bu sitemin ve geneli iş ahlakımın (misyonumun) asıl amaçlarından birisi de bu sevgili arkadaşım.

Sevgili arkadaşlar, bu kurs da krizleri nasıl şansa döndürebiliriz, onu araştıracağız. Aynı zamanda da, bazı sağlıksız insan yapılarını belirleyeceğiz, zira bunları anlamadığımız takdirde, acının acı olduğunu da zulüme uğradığımızı da bilemeyiz.

Bu bir aradır…

Her kriz bir şanstır! sempozyum başvurusu

Bu bir aradır…

Zulmü her kabul ediş, daha büyüğünü doğurur.

Ahmet Hamdi Tanpınar

Bu bir aradır…

Kötü yasalar, zulmün en berbat şeklidir.

                      Edmund Burke

Bu bir aradır…

Ey efendiler, sorgulamayan insan cahildir. Sorgulatmayan ise zalim!

Mustafa Kemal Atatürk

Bu bir aradır…

Bin zulme uğrasan da, bir zulüm yapma.

                        Hz. Ali

Bu bir aradır..

Bu bir aradır…

Ben yalnızım: Kendimi yalnız, korunmasız, evsiz ve barksız hissedişim…

Yalnız kalmışlık duygumuz ta derinlerimizden gelir. Bir örüntü kendi kendine oluşmaz, bir örüntü aslında zihnimizin daha fazla zede almaması için, içimizdeki sistemimiz tarafından – zamanında yaşanmış bir acıyı hazmetmek için – üretilmiş olan geçici bir mekanizmadır

Bu bir aradır…

Arkadaşlar sizi üzmesini istemem ama, onca sayısızca davranış kalıbı araştırmalarımın sonucu bana, bizim toplumdaki sorunun, ve birçok diğer ülkelerdeki toplumların sorununun da ana kaynağının sevgisizlikten doğmuş olduğunu öğretti. Öyle ki, ülkeler arası spiritüel boyuttan olan hocalarım şunu keşfetmişler:

Sevginin olmadığı yerde korku vardır,

       korkunun hükmettiği yerde ise sevgisizlik

       vardır.

 

Oysa ki bana göre korkunun her sağlıksız türü bir illüzyondur (kuruntudur.) Bizim ilerilere doğru adımlar atmamızı engelleyen dev bir hiçtir korku. Ve Doğan Cüceloğlu hocamın da dediği gibi, etrafımızda korku kültürü denen tuhaf bir yapı yaygın. Çocukluktan beri korkak ve kendine güvensiz birisi olarak ben bizzat yetiştirildim arkadaşlar, işte size çarpıcı bir örnek daha. Ve etrafımda da bunu habire izlemledim, korkularımız bizi sevgisiz kıldı, korkularımız bizi kendimize güvensiz etti, üreten tip değil tüketen tip olduk çıktık.

Seminerimiz de yalnızlık duygularımızın ta temellerine dalarak, reddedilme korkularımızla yüzleşme cesaretini göstereceğiz. Bu yüzleşme kendimize güvenimizi artırır, kendimizi sevmeyi bize öğretir. İçimizle bir parça daha barışınca, diğer gizli potansiyellerimizin de günyüzüne çıkmasını da tetiklemiş oluruz sevgili arkadaşlar.

Ben yalnızım sempozyum başvurusu

Bu bir aradır…

Sembollerin mesajlarını anlamak istiyorum

Nedir o sembolün mesajının farkına varabilmek peki?

Kapadokya peribacaları

Bu bir aradır…

Bilim adamlarımıza göre sembol, fikri temsil eden görsel bir imgedir. Serebral yarım küre modeline göre de, beynimizin sol ve sağ tarafı farklı ilgi alanlarımızdan sorumlu:

sol tarafı

kurallar; lisan; yazıyı tanıma;

matematiksel işlemler;

mantık (ego); detaylar;

mantıklı davranış;

analitik (çözümleyici); taktik/plansal olgular;

zamansal/doğrusal ve mantıksal prosedürler; ayık bilince odaklılık.

sağ tarafı

resimler; kaos; yaratıcılık;

hayal gücü; sezgiler; merak;

mekansal biliş kabiliyeti;

yüzleri tanıma; sezgisellik

duygusallık; vücuda odaklı;

resimsel; müziksel ilgi;

zamansızlık; bilinçdışına odaklı.

O halde sembol fikirsel bir resim olduğuna göre, sembolü gördüğümüz, ya da algıladığımız vakit, düşüncesel bazda hem beynimizin sağ tarafı, hemde sol tarafı aynı zamanda faaliyete geçmiş olur.

Sembollerin mesajlarını anlamak istiyorum sempozyum başvurusu

Bu bir aradır…

Davranış kalıplarını inceliyoruz

Doğan Cüceloğlu hocam diyorki: ”Bir şeyi sorgulamak, gerçek biligiyi arama yoludur. Sorgulayan kişi kendi kendini sürekli yenileyen kişidir.”

Aslına bakarsan, ben sorgulamadan duramıyorum arkadaşlar. Kendimi bildim bileli, ben habire herşeyi sorguluyorum. İçimde bir düşüncem bende oldu bitti hep baskındı ”insanlar o sergilediği ahlakı, tutumu ve davranışı hangi temel sebeplerden ötürü sergiliyorlar??” Ve bu sorgulama beni bugünkü halime getirdi. Sorgulayınca ve de etrafıma kendileriyle alakalı, ya da kendimle ilgili sorular sormaya başlayınca ben, umman kayalara da çarpmış oldum. O zaman anladım ki, susturulmam için elden ne geliyorsa yapılmış çevrem tarafından. İşte bu sayede de sezgilerimi mutlaka bastırmam ve susturmam gereğini de ilk kez öğrenmiş oldum. 

Davranış kalıplarını inceliyoruz sempozyum başvurusu

Bu bir aradır…

Toplumsal değer yargı sistemlerine karşın benim inançlarım

Resim: Arthur Rackham: Jüliyet uyuyor

Bu bir aradır…

Toplumsal değer yargı sistemlerine karşın benim inançlarım başvurusu

Bu bir aradır…

Tütsü kursu

Tütsü dünyaca sevilen ve ritüeller halinde yakılan, insana manevi (ruhi) bir iç huzur sağlayan bir yapıdır. Belki sen de bilirsin, anadolumuzun bazı köylerinde veya kasabaların da üzerlik otu tohumu çok yakılan bir tütsü türüdür. Üzerlik nazardan ve aslında negatif insani frekanslardan bizleri korur. Üzerliğin bu anlamda görevi ise, onun yakıldığı vakit, kişiyi ruhen ve manen, negatif güçlerden koruduğunu algılamış ve inanmış olmamızdır. Örneğin gül suyunu veya taze bir adaçayı yaprağını kokladığını düşün, aklına o an ne geliyor?

Sizlerin de bildiği gibi hayatta herşey bir enerjiden ibaret. O halde şu bir gerçek ki, bendeki bulunan bir davranış kalıbının varlığı, örneğin korku, alt boyutlardan süzülerek, yani gözle görülemeyen boyutu düşün (mesela bizlere nazar değdiğindeki ruh hallerimiz) bir başka kişiye – bilinçdışı – bırakılır (devredilir), o kişi de o andan itibaren korku dolu hareket etmeye başlar. Bunun adına emosyonel boyut sömürgesi denilir, bu dev bir insan hakları ihlali olduğu gibi, kişinin kendi ruhuna karşı ilgisizliğinin de bir göstergesidir. Sorumluluk veya sorumsuzluk kavramı olgusu da işte tam da burada başlar.

Ben tütsüyü yaktığım vakit, ya da kişisel gelişimime devam ettiğim vakit, tütsü içime dolan negatif enerji akımını hem temizler, hemde benim neden bir kişi tarafından tetiklendiğimi bana gösterir, eğer ki ben bu davranış kalıbımı görmek istersem. Ayrıca tütsü beni barışçıl duygulara taşıyarak, etrafıma pozitif enerjiler yaymamı sağlar, bu zaten de benim insan olarak asli görevimdir.

Belki de kimbilir kaç kez yazdım yazılarımda, bilincimizin şuuruna mutlaka varmalıyız. İçimize bir gaflet ve ya başka bir his/duygu/düşünce düştüğü vakit, bunun nedenini ve niçinini mutlaka incelemeliyiz, zira hiçbir olay şu alemde tesadüfi değildir. Herşey bir nizama uygun vaziyette işlemektedir.

Tütsü kursuna başvuru

Bu bir aradır…

Ruh potansiyelleri: Yaratıcılık kapasitemin ve yeteneklerimin ne kadarının farkındayım ben?

Resim: Aya Sofya’yı olağanüstü potansiyelleriyle inşa ettiren ise Bizans Imparatoru I. Jüstinyen’dir…

Ruh potansiyellerine başvuru

Bu bir aradır…

Ben cesurum!

Hani bazen aklımıza bir düşünce düşer de, onu gerçekleştirmek isteriz, birdenbire bilemediğimiz bir içsel dürtüden sonra, o fikri ‘aman zaten de olmaz ki!’ diyerek onu yok sayarız ya; işte tam burada korkularımız bize amansız bir oyun oynamış olur sevgili okuyucum.

Bu bir aradır…

Bu özel kursda içimizdeki o bizi durdurarak felç eden korkularımızın çeşitlerini inceliyoruz. Onları belirleyerek, onlarla yüzleşerek, onları durdurabilecek güce sahip düşünceleri hayatımıza geçirmesini öğreniyoruz. Ve bizi cesur kılacak konuları ne kadar bizzat defalarca yılmadan uygularsak, daha çok cesur oluruz.

Cesurlu olamamızı engelleyen sorunlardan birisi de, vereceğimiz kararların sonuçlarına katlanamama korkularımızdır. Ve bizi sürekli acıtan ‘alıştığımız konfor durumlarımızı!’ biz terk etmedikçe de, korkumuzun esiri kalmaya devam ederiz.

Ben cesurum! başvurusu

Bu bir aradır…

İnsan haklarına saygı: Psikolojik sınırlarımı belirliyor ve çevremin bana diretmelerine hayır! diyorum; 1. bölüm,

Çok bariz ki burada ebeveyn benim psikolojik sınırlarımı ihlal ederek, önce beni duygularıyla rahatsız etti, akabinde onun yüzüne bakmamı sağladı, ve daha sonra da o negatif duygularını bana göndererek ve beni felç ederek, rahatlıkla kendi sorumluluğunu, emir halinde emosyonel boyuttan bana devşirdi. Eğer bu ’emosyonel boyut tacizi’ ilgini çektiyse, sana Alice Miller’in ‘Yetenekli çocuğun dramı’ kitabını tavsiye ederim sevgili okuyucum.

Her hür insanın hakkıdır, istemediği bir şeye hayır diyebilmek. Hayır diyebilmeyi mutlaka ama mutlaka öğrenmeliyiz, ve de etrafımıza da bunu örnek davranış olarak sergilemeliyiz. Ne kadar çok insan ruhunu acıtan olaylara hayır! demeyi başarırsak, o kadar çok sağlıklı insani ilişkiler ve nesiller doğar, zaten doğal olanı da budur, ya yoksa durmadan türlü türlü can yakıcı acılar çekeriz. 

Ayrıca da bana göre, hür olmayan bir insan kişisel gelişemez ve üreten bir varlık olamaz, oysa ki doğa insanoğlunun neye ihtiyacı olursa, içinde zaten mevcut olarak yaratmıştır. Bunun için de Allah hariç, hiçbir güce ihtiyaç yoktur sevgili okuyucum.

Psikolojik sınırlar 3 bölümden oluşmakta. İlk bölüm de ise, onun oluşunu, sebeplerini ve temellerini araştıracağız.

Psikolojik sınırlarımı belirlemeyi öğreniyorum; 1. Bölüm başvurusu

Bu bir aradır…

Hangi tür çevresel (ve içsel) manipülasyonlar benim psikolojik sınırlarımı korumamı engelliyor?; 2. bölüm: 

Manipülasyonlar 2. Bölüm başvurusu

Bu bir aradır…

Pozitif düşünce gücünü hayat tarzıma çeviriyorum (sınırlarımı belirliyorum 3. bölüm)

Sevgili hayat, sayısızca negatif davranış kalıbımı arkamda bırakabilmeyi başarmamı bana kısmet ettiğin için sana sonsuzca teşekkürler ediyorum! Ben ne kadar da ruh ve güzel ahlak zenginiyim, teşekkürler ediyorum.

İşte benim tekrarladığım muhteşem bir olumlamam daha:

                                   Ben neyi istersem, onu başarırım!

Pozitif düşünce gücü 3. Bölüm başvurusu

Bu bir aradır…

Motivasyon bir sanattır, motivasyon sabredebilme sanatıdır

Motivasyon bir sanattır başvurusu

Bu bir aradır…

Kadının gücü: Hayat misyonumu tanımlamak istiyorum ben!

Hayat zıtlıkların birbirlerini tamamlayıcı olması üzerine kurulmuş olduğundan dolayı da, o ailenin bana yaşatmış olduğu herşey beni psikolojiyi okumaya sevk etti, yani asıl hayat gerçeğini arayıp bulmaya teşvik etti. Teşekkürler ediyorum sana hayat, bana yanlışı doğrudan ayırt edebilme dev ruh özelliğini hediye ettiğin için. Bugün artık çok iyi biliyorum, misyon ve söz sahibi olmanın önemini ve ehemmiyetini. 

Hayat misyonumu tanımlamak istiyorum ben! başvurusu

Bu bir aradır…

Hayat sevinci nedir?

Bu kurs da hayat sevincini kişiye özel olarak ele alarak, onu enine boyuna inceleyeceğiz. İçimiz de hayat sevincini artıran ne varsa onları birbirimize öğreteceğiz sevgili misafirim.

Hayat sevinci demek,

yaratıcı güç demektir;

yaşam enerjisidir;

hayata pozitif bir bakış açısını içselleştirmiş olmak demektir;

kendine ve dolayısıyla da yaşama güvenmektir;

mutluluktur;

hayatta olduğuna sevinmektir;

yaşanmış olan acıları tatlıya çevirmektir;

zihinsel ve vücutsal kaliteli yaşamaktır;

hayatı dolu dolu yaşamaktır;

o sevinci ve huzuru başkalarına da sunarak hediye etmek demektir…

Hayat sevinci nedir? başvurusu

Bu bir aradır…

Birlik olunca biz daha da güçlüyüz!

Birlik olunca biz daha da güçlüyüz! sempozyum başvurusu

Aklına takılan herhangi bir soruya seans eşliğinde cevap bulmamızı ister misin?: Tıkla lütfen: İletişim

Herşey, neyi nasıl gördüğümüze bağlıdır…

Sevgili Tanrı misafiri, kişisel gelişmeyi göze alabilmek demek, toplumun şimdiye dek ki zincirler haline getirmiş olduğu insanoğlunun ruhuna aykırı olan davranış kalıplarını sorgulayıp, onları kırarak, yerine insan ruhunu besleyen davranışları içselleştirmek ve de topluma yaymak demektir. Ya bu sorumluluğu üzerime alma cesaretini gösterir barışa ve huzura erişirim, ya da – susarak, kulaklarımı tıkayarak, gözlerimi kapatarak – savaşların devamına alkışlar tutarım: Karar benim…Karar senin…

Günlük

Açık öğretim kişisel gelişim

İletişim

Ana Sayfa

23.03.2017 ve 10.2021