Neden korkarız ve korku nedir?

Esasen korkuyu yöneten ve ortalara döken ise zamanında içselleştirdiğimiz temel düşüncelerimiz ya da duygularımızdır.

Herhangi bir konuyu kontrol edemediğimizi zannettiğimizherşeyden geneli olarak korkarız. Korkunun temelinde asıl yatan olay ise, korktuğumuz kişiye veya olaylara karşı kendimizi teslim edilmişlik hissimizdir. Yani Benliğimizin yabancı birilerinin ümidine (eline) kalmışlık korkusudur, Benliğim kontrolüm dışına çıktı algısı ya da hissidir. Korku bizleri ”köşeye sıkıştırıldım” diye hissettiren bir yapıdır.

Temelinde korku sağlıklı bir mekanizmadır, zira o bizi, bize saldıranlara karşı saldırıya yönlendirerek, kendimizi müdafa etmemizi sağlayan bir yapıdır. Ve fakat, korku yapısı bizleri sağlıksız ve dengesiz bir biçimde yakaladığında, örneğin sesini yükselterek konuşan bir kimse bizi kontrolü altına almayı başardığında, biz artık o kişiye karşı itaat etmeyi kendimize bir vazife olarak biliriz. Yani o kişi veya olay bizi emri altına almayı başarmıştır. Oysaki, içimden geldiği gibi sağlıklı iç davranışlarımı sergilemem elzemdir, fakat korkularım buna artık ne yazık ki engeldir.

Korku esasen, bizi hissettiğimiz gibi değil de, başkalarının bizden beklentisi yönünde etiketlemektedir. Bu takdirde bizler ”emirkulu” haline de gelmiş oluruz. İçimizde korkuyu oluşturan daha birçok mekanizmalar da vardır bu alemde. Örneğin agresif bir kişinin, saldırganlığı eşliğinde ortalara yayılan korku frekansları da esasen dolaylı yoldan köşeye sıkıştırılmış olduğumuzu gösterir. Şiddeti içinde barındıran her türlü insan doğasına aykırı ‘ahlak yapısı’ temelinde bir korkutma mekanizmasıdır.

Sevgili arkadaşım, biliyor musun, sübjektifte hissedilmesine rağmen, korku gözle görülebilen ve çok derinden hissedilebilen bir mekanizmadır!: Örneğin gözlerimin faltaşı gibi şaşırmış bir vaziyette açılmış olması, veya kalp atışımın hızlanması, dahası nefes alışverişimin artması, ya da ruhumun daralması gibi sendromlarla. Aslına bakarsan, dengesi bozulmuş her korku türü birer illüzyondur bana göre. Temelinde sağlık dışı korkunun altında hayata (ve dolayısıyla da kişinin kendine) karşı olan dev bir güvensizlik yatmaktadır. Bizler rol model algısıyla yaratılmış olduğumuzdan dolayı da, ebeveynlerimizin korkularını da normal bir ahlak yapısıymış gibi içselleştirmeye çok meyilliyiz.

Nelerden korkmuyoruz ki!:

Birilerini kaybetmekten; farklı farklı şiddet mekanizmasını kullanarak bizi yönetenlerden; korunmasız kalmaktan; parasız pulsuz kalmaktan; kimselere karşı güven hissetmemekte (temelde kendimize olan güvensizlikten) dolayı; kendimizi bazı konularda yetersiz hissettiğimiz de; bize zarar verenlere karşı asıl fikrimizi savunmaktan; kendi ruhumuza ve hayatımıza sahip çıkmaktan; kazalara ”kurban” gitmekten; kimilerine karşı güçsüz ve zayıf görünmekten; türlü türlü hastalıklardan, gelecek ve hayat korkuları; ölümden korkmak…

Bana göre, her nelerden korkuyorsam, o konuları kontrol edemediğimden dolayı korkuyorumdur. Dahası, herhangi bir korkum benim aslında bir varsayımımdır, yani o korktuğum her ne ise onunla  – ben dilersem eğer – karşılaşmayabilirim de. Esasen çocukluğumdan bu yana içselleştirmiş olduğum o negatif korku programımı tersine doğru yönlendirmesini öğrendiğim andan itibaren de, korkuların altındaki yatan asıl kitleyi çözmüş olurum. Ne gariptir ki, her neyden korkmuşsam, onun başıma gelmesi de elzemdir. Ve korkularımızı kontrol altına almayı başaramaz isek eğer, onların içimizde büyüyerek, daha büyük korkulara, hatta panik ataklara, sanrılara, ya da hallüsinasyonlara kadar yol alabileceğini de unutmamalıyız!

bu bir aradır…

Karar benim: Ya ben korkularımı kontrolüm altında tutarım, ya da korkularım beni yönlendirir ve yönetir….

Bu bir aradır…

Uzman psikolojik danışman ve kişisel gelişimci Ayla Kurt
aaylakurt.de

09.06.2017