Kalp gözüm şu aleme açık mı kapalı mı?

Kalp gözüm benim sezgilerimdir…

Mevlana’nın demesi gibi, aslolan, ben (bir olaya) bakıyor muyum, yoksa (o olayın asıl ardında olan gizemi) görüyor muyum?

Mevlana’nın bu sözü beni çok etkilemişti. Zamanla bakmak ile görmenin arasında dev farklılıklar olduğunu da kavradım. Ve ne gariptir ki, bakmakla yetinen insanlara çoğu zaman denk gelmişimdir, gerekse davranış kalıplarımdan dolayı, gerekse eğitimimi derinleştirme gereksinimimden dolayı.

Bu bir aradır…

Çoğu zaman fikirlerimi, arzu veya hayat felsefemi birçok kişilerin ya anlayamadıklarını, ya da anlamak istemediklerini fark edince, bendeki iç alemin – çevremdekilere nazaran – bambaşka bir alem olduğunu da böylelikle keşfetmiş oldum. Temelinde de kalp gözü açık olmayan insanlarında benim söylediklerimi anlayamadıklarını da böylece öğrenmiş oldum.

Kalp gözünün açık olması demek bana göre, derin katmanlı bir eğitime sahip olma gereği ve gerçeği demektir. Esasen, kalp gözü ancak hayattaki – içimde ve dışarı da olan – biten meselelerin tümünü sorgulayıp ardındaki asıl gizemleri (gaip) keşfetmiş olmam demektir.

Hatta bu sorgulama öyle hayati bir olaydır ki, asıl içimdeki olan biten ahlak ve edebi inceleyerek, bunun topluma ya da bana faydasını tespit etmiş olmamdır. Örneğin, ben yaşadığım topluma huzur, neşe ve güven mi dağıtıyorum, yoksa ben öfkemle ortalığı birbirine katan bir yapıya mı sahibim? Ve şu da artık benim bir vazgeçilmezim ki, edep adı altında içimdeki güzelliklerin veya çirkinliklerin eğer farkına varamamışsam, çevremdeki olan olayları ya da insan yapısının zerre dahi farkında olmayarak hayatın birçok gerçeğine Fransız kalmışımdır: Ben ancak ruhumu tanıyarak, etrafım da olan bitenleri anlayabilirim, bu benim doğamdır.

İşte beni kalp gözümün derinlikleriyle tanıştıran, kendime – doğam gereği – sormuş olduğum sorular: Öyle ya, ben hangi amaç için bu alemdeyim? Doğanın bana bahşetmiş olduğu potansiyellerimin farkında mıyım? Yaşam amacım var mı benim? Şu alemdeki hayat görevim ne benim?

Bu bir aradır…

Bu bir aradır…

Eğer bu sorulara, yani içimdeki, derinliklerimdeki asıl Ben ile henüz tanışmamışsam, içsel anlamsız bir labirentin içinde o yana bu yana sendeliyorum demektir. Eğer kalp gözümün boyutunu keşfetmek istiyorsam, onu gözle görülen alemde değil, onu mana aleminde ancak yakalayabilirim. Sevgili okuyucu, bu yazılara kadar ulaştığına göre, sende hayatı sorgulama arifesi içindesin demektir. Şöyle gözlerini bir çevir de etrafına bak, daha çok insana huzur veren insanlarla mı içiçesin, yoksa gaflet (letarji) içinde olan toplumlarla mı başbaşasın?

Ben çok sonra anladım ki, meğersem adalet anlayışı, sevgi, mütevazi haller, sevinç, çoşku, güven, samimiyet ve daha binlerce güzel ahlak, ancak ve ancak kalp gözü boyutunda saklanmaktaymış! Demek ki, kalp gözümle tanışmak istiyorsam, evvela her hal ve hareketimde samimi olmayı öğrenmem gerekiyormuş. Veya samimiyeti hiç tanımıyorsam eğer, onu evvela derinden araştırmalıyım. Birkaç ay evvel adalet olgusunu araştırdığımda şaşırıp kalmıştım. Zira adalet oldukça teferruatlı bir kavram, ve birçok olguları da içinde barındıran bir yetiymiş. O halde ben adaletli davranmak istiyorsam eğer, hakkaniyet nedir önce bunun bilincinde olmalıyım.

Alemleri yaratan Rabbime binlerce teşekkürler ederim ki, bana karakteristik yapı olarak zaten adaleti, hayatı ve içine doğduğum toplumun anlayışını ve edebini sorgulamayı, barışı, ve daha sayısızca birçok yaratıcı ahlakı hediyeler ettiği için. O’nun içime bahşetmiş olduğu bu olağanüstü ahlak sayesinde, insan olmak ne demekmiş öğrenme şansını yakalayabildim.

İnanmayacaksın belki ama, içimde adalet duygusu hep var olmasına rağmen, adaleti hiç tanımayan bir ailenin içine doğdum ben. Bunun haricinde de, çok adaletsizliklerle karşılaştım yıllar yılı, çünkü kök ailem beni adaletsizlikle kodlamıştı. Ve yüce İlahın kudretine bak ki, adalet anlayışı olmayan bir ailenin içine doğmuş olmam ve dolayısıyla da sayısızca adaletsizlikle karşılaşmama rağmen, bu esnada içimdeki zaten az buçuk bulunan adalet anlayışımı da parlatma şansına nail oldum. İşin en çarpıcı tarafı ise, içine doğduğum toplum, beni o dönemki olan azıcık adalet anlayışımdan dolayı bile dışlayarak, dev bir adaletsizlik daha sergilemişti. Onlar gibi adaletsiz davranmayı reddettiğim için o toplum beni reddetmişti.

Ve fakat, adaletsiz biri olmaktansa, adaletsiz anlayış tarafından reddedilmeyi tercih ederim…

Kalp gözümle görmek istiyorsam eğer, önce hakkaniyet dışı tutum ne demek bunu deşifre edip, adaletsizliğin ipliğini pazara dökme cesaretini gösterebilmeliyim…

Bu bir aradır…

Bu bir aradır…

Sevgiyle dopdolu kalın….

Uzman psikolojik danışman ve kişisel gelişimci Ayla Kurt
aaylakurt.de

28.06.2017