Düşünmek zor bir sanattır, onun için çoğunluk tek bir karar verir.

Carl Gustav Jung                             

Bu bir aradır…

Modern efendi köle ilişkisi

Efendi nedir, köle nedir?

Efendi, aile fertlerine, ya da sülaleye kendi isteklerini dayatan, katı emirlerinden çıkılmasından hiç hoşlanmayan, o emirlerin yerine getirilmesi için sürekli öfke, saldırganlık, yıldırma, korku (ve daha sayısızca başka sağlık dışı ‘kılıflar’) ortalığa yağdırarak, etrafındakileri susturup, sindiren bir yapıdır, otorite ya da ‘kişiliktir.” 
Efendinin, karşısındakini susturabilme mekanizmaları ise elbette türlü türlüdür, ben burada ancak benim bizzat karşılaşmıs olduğum, ve de çevremde en yaygın olarak belirlemiş olduğum davranış tiplemelerini saydım. Beni manipüle etmeyi başarmış olan her tür sistem sağlıksız bir karakter yapısıdır, ya da sağlık dışı bir ahlaktır. Manipüle aynı zamanda da, benim hoşuma gitmeyecek bir şeyi dolaylı yoldan zorla bana dayatarak, manipüle eden kişinin dediğinin olmasıdır. 
Beni manipüle eden kişi bana otomatikmen de, manipülasyonun ‘normal’ bir ahlak yapısı olduğunu da aynı zamanda eğiterek içselleştirmemi sağlamıştır. Ta ki ben o manipülasyonların bir manipülasyon olduğunun farkında olupta, onlara korkmadan cesurca karşı çıkana dek.

Bu bir aradır…

Her tür manipulasyon dolaylı ve alangirli  bir yalandır.

Ayla Kurt

Bu bir aradır…

Ne gariptir ki, efendinin kendisiyle alakalı bilmediği birçok gerçeği olduğu gibi, farkında olmadığı bir gerçeği daha vardır ki, o da kendisinin herhangi birilerine karşı türlü türlü korku mekanizmaları uyguladığı vakit, temelde kendi dev korkularını aslında bastırmak ve onlarla yüzleşmemek için bunu yapmış olmasıdır.

Köle ise evvela efendi tarafından sindirilmiş olmasından dolayı, sonrada o susturulup pusturulmayı sağlıklı bir davranış zannedip içselleştirdiğinden ötürü, bir de efendinin gözünden düşmemek için onun hayat tarzını, kendi hayat tarzı olarak benimsemiş kişidir

Efendi ve köle bir ilişki bağımlılığı içindedirler: Ne efendi kölesiz yaşayabileceğine artık inanır, ne de köle efendisi olmadan yaşayabileceğine inanır. Zira bağımlılığın her türlüsü bir kısır döngüdür, ve kişiler birbirine sürekli gebedir.

Bu bir aradır…

Bu bir aradır…

Efendilerin efendiliği desteklenmediği bir toplumda, köle kölelikten çıkar.

 Ayla Kurt

Gelelim şimdi öfkeyi, saldırganlığı, bezdirmeyi ve korkuyu incelemeye. 

Efendi bunları neden uygular? Efendi onları bana uyguladığında benim ruhumda o an neler olur biter?

İçimden geldiği gibi yaşama hissimi bastırmak zorunda bırakıldığım an, bunu bana yapmış olan kişiye karşı öfke ile dolarım. 

Neden öfkelenirim peki?

1. Kalbimin sevdiği herhangi bir gerçeği yaşamam bana yasaklandığı için.

2. Bana istediğim hayatı yaşamamı yasaklayan kişiye karşı ve de bu fikrimi ona rahat rahat söyleyememiş olmam, hem alenen, hemde dolaylı yollardan (beden dili, emosyonel boyut) bana yasak edildiği için, içimde umman öfke birikir.

    3. Öfke bastırılmış bir korku ve sevgisizlik türüdür.

    4. Efendi benim ruhumu, kendi ruhunda olan biten dürtülerini kontrol altına almayı başaramadığından dolayı, bu başarısızlığın da efendi de negatif iç yan getirilere mal olduğundan dolayı da, beni kontrolü altına  alarak, aslında sembolik olarak kendini kontrol ettiğini zanneder. Bu tamamen bir illüzyondur.

Ben öfkeyi bilinçdışı içselleştirdiğim için de, ileriki hayatımda bu öfkeyi kontrolüm altına almayı başaramadığımdan dolayıda etrafıma kusmaya başlıyorum.

Belli bir yaştan sonra, ahlaki durumumuzu – sezgilerimiz ya da sağlıklı bilgi vasıtasıyla – sorguluyarak, gayet de rahat kendi kendimizi kontrol edebilme özelliğimizi benimsemeliyiz. Biz bizi kontrol edemezsek, birileri gelir bizi kontrolü altına alarak kendine ’emirkulu’ eder…

Peki ya saldırganlık? Neden saldırırız?

Korkan veya korkutulan kişi saldırır.

Kendini korumaya çalışan birisi saldırır.

Karşısındakini manipüle etmeye çalışan kişi saldırır.

Kendisi haksız olupta, bunu kabullenmeyen kişi saldırır.

Öz eleştiri yapmasını öğrenmemiş bir kişi saldırır.

Öfkesi içinde, öfke topu haline gelmiş kişi saldırır.

Öfkesini kontrol altına almamış olan kişi saldırır.

Öfkeyi ve saldırganlığı yaşam tarzı haline getirmiş kişi saldırır.

Sohbet etme sanatından haberi olmayan birisi habire saldırır.

Kavgacı sendromu olanlar saldırır.

Ezilen kişinin bilinçaltında ezmek vardır.

Saldırgan korkutmak için saldırır.

Krizlerle başa çıkmasını öğrenmemiş olan kişiler saldırır.

Kendisini kayıtsız şartsız herkesten üstün gören kişiler saldırır.

Ruhsal her türlü isyanda olan kişi saldırır.

Zaten kendine saldırmış olan kişi, başkalarına da rahat rahat habire saldırır.

Bizim isteğimiz dışında bize uygulanan her türlü dayatma, o kişinin bizi zorla kontrol altına alma isteğidir. Bu sistemin tek bir derdi var arkadaşlar, bizlerin aman ha! bireyliğimizi neydip edip engellemek. Bizler eğer birey olursak, onlar dürtülerinin kontrolsüzlüğünün hıncını başka kimden çıkaracaklar ki?!

Bazı kontrolcü örnekleri:

Sürekli habire kızını/oğlunu arayıp sohbet etmek isteyen ısrarlı bir anne, baba, arkadaş, kardeş veya eş;

                insanın cesareti kıran kişi;

                ses tonajı veya vücüt diliyle ile kontrol eden;

                çocuklarını döverek, bağırarak aşagılayan ebeveyn;

                ortalığa her tür korkular salan kişi;

                insanları insanların yanında her bir şekilde bozan kişi;

        insanları, şaka adı altında, şaka olmayan kelimelerle rencide ederek,   laf sokuşturarak, küçük duruma düşüren, bunu da marifet bilen kişi;

                bilgisiz, eğitimsiz, kendisini ve ruhunda olan bitenleri bilmeyen kişi;

                zarafet anlayışı olmayan;

                parayla, mal mülk ile başkasını kontrol eden;

                zorla kendisinin sevilmesi için ısrar eden;

                her türlü ilişki, madde veya alkol bağımlılığı olan;

                beden diliyle veya emosyonel boyuttan gizli gizli kontrol eden;

                her tür duygu sömürüsü yapan;

                herşeye ağlayıp sızlanan bir yapı;

                insanda suçluluk duygusu yaratan kişi;

                çeşitli insan sağlığına aykırı töreler, örf ve adetler;

                sürü mantığı;

                her türlü dedikodu veya iftira;

                her türlü stigma; veya insanı farklı oluşundan dolayı dışlama;

                haset, fitne, fesat ve kıskançlık;

                zorla birisini susturmak;

                her türlü insan tacizi veya istismarı.

Bu bir aradır…

Her tür psikolojik hastalık ya da şiddet bana göre karşı tarafa kendini ispatlamak için bir kontrol mekanizmasıdır.

Bu bir aradır…

Bezdirmek veya yıldırmak bir psikolojik şiddettir!

Bu bir aradır…

Yıldırmanın nedenine gelince; karşımdaki kişiyi her türlü boyutlardan sürekli rahatsız etmem, onu yıldırıp ve ‘benim’ yaşadığım ortamlardan onu püskürtmem psikolojik bir şiddettir. 

Bezdirmek, bir kişiye zorla benim gerçeklerimi dayatmaktır.

Bezdirmek, kibirin ve kinin yuvasıdır. 

Yıldırmak bir kontrol mekanizmasıdır.

Bezdirmek korkutmak ve sindirmektir.

Yıldıran kişi bireyselleşmeyi de engeller.

Bezdirmek bir sadizm mekanizmasıdır.

Bu bir aradır…

Korkunun olduğu yerde sevgi yoktur.

 Spiritüel boyut

Bu bir aradır…

Korku mekanizması efendinin kullandığı en yoğun mekanizmadır. Zaten de bana göre, saldırganlık, öfke veya bezdirme de (ve daha sayısızca insanı yeren ve acıtan yapılar) birer sindirme ve korku çeşitleridir.

Korkmak aslında sağlığımız için o kadar önemlidir ki. Sağlıklı bir korku, bizi, bize zarar verebilecek olaylardan veya kişilerden koruyan bir dürtümüzdür: Örneğin yırtıcı bir hayvanı düşün.

Fakat, bir yakınımız bizi korkutarak veya ürküterek, kendi isteğini bize zorla dayatıyorsa, o yakınımızın toplumu zedeleme ve dağıtma sorunu var demektir. O kişi beni olduğum gibi kabul etmediğinden dolayı, kendisi gibi olmamı isteyen kişidir, zira o kişi ”en güzel ahlak, benim ahlakım” diye inanmıştır. Ortalıklara korkular salan kişiler, kendi gölgelerinden dahi ürken kişilerdir. Korkutan aslında karşısındakini korkutur ki, sevip, sayılıp ve saygı görmek için, zira korkutan kişi çocukluğun da hiç sevilmemiş, sayılmamış ve asla saygı görmemiş kişidir. Çocukluğun da otoriter sistemlere uğramış olan kişiler ileride eğer bu sağlıksız davranış kalıplarıyla yüzleşmezlerse, aynı sistemi de aile fertlerine devam uygularlar.

Korkutan yapı aslında çaresizlik içinde olduğu için, ve güzel alternatifler üretme becerisini içselleştirmediğinden dolayı insanları korkutur.

Korku, kişinin kendine güvenini zedeler, cesaretini yer ile yeksan eder ve onurunu kırarak bireylik duygusunu ve hürriyetini elinden çalar.

Korku, kişisel başarısızlığı da beraberinde getirir. 

Korku aynı zamanda da karşıdakini bir susturma aracıdır.

Korku ile etrafını kontrol altına alan kişiler, sevgi ile tatlı bir insani bağ oluşabilme ihtimalini dahi bilmeyen ve denememiş olan kişilerdir.

Korkutanlar, kendisinin zorla sevilmesini karşısındakine dayatan otoriterlerdir, oysa ki ben bir insanı ya severim, ya da sevmem, buna ben karar veririm.

Cesaret ve kendine güven hem korkuyu yener, hem de korkunun yan getirilerini.

Bu bir aradır…

Otoritenin gücü ne kadar artarsa, birey o kadar zayıflaşır ve çaresizleşir.

Carl Gustav Jung

Bu bir aradır…

Bilinç, varolmanın önkoşuludur. Carl Gustav Jung

Bu bir aradır…

Sevginin bittiği yerde, güç savaşları, şiddet ve terör başlar.

Carl Gustav Jung

Bu bir aradır…

Otoriteler, Tanrı’nın tahtına oturmuş kişilerdir.

Ayla Kurt

Bu bir aradır…

Sempozyum başlayış tarihleri

Sempozyum başvurusu

Açık öğretim kişisel gelişim

İletişim

Günlük

Ana Sayfa

01.2017/05.2017