Kadının Gücü
Bu bir aradır…
Kadınlar omuz omuza sıralandıklarında aradan kimse geçemez.
Linda Mcfarlane

Bu bir aradır…
Kadının gücü, potansiyellerinin farkına vardığı ve bunları hayata geçirdiği an belli olur. Şöyle yaşadığımız topluma bir göz gezdirelim, kadınlarımız bu toplumun değer yargı sistemlerinde kaçıncı kategoride arkadaşlar? Ne acıdır ki benim gördüklerim, kadının neredeyse dünyaca alt sınıflara oturtulmuş olmasıdır. Yüzyıllar boyu bunu, türlü türlü bakış açılarına sahip kişiler kültür, örf ve adet denilen zulüm mekanizması altında yapmışlardır. Üstelik, kadına davranılması gereken, gizli saklı görülmeyen, yazılmamış fakat herkes tarafından gayet de rahat bilinen normlarla bunu belirleyip damgalamışlardır.
Gözlerle, bakışlarla yani vücut diliyle, ya da emosyonel boyut sömürgesi aracılığıyla kadının hal ve hareketlerini kendi kafalarına göre düzenlemişlerdir. Vücutsal işkence bir yana, en yaygını olan ise psikolojik şiddettir.
Burada birkaç örnek vermekle yetineceğim, daha derin bilgiler isteyenler ”dünyaca kadın zulümleri istatistikleri” adı altında internetten araştırma yapabilirler:
Ortaçağ da katolik kilisesi tarafından engizisyon denilen mekanizma adı altında yargılanan cadılar;
Afrika da gençlik döneminde sünnet edilen kadınlar;
dünyaca kadını çocuk doğuruyor diye ev kadını ya da hizmetçi halinde boğaz tokluğuna tutanlar;
kadınların hür iradesiyle çalışmasını ve özgürleşmesini engelleyenler;
dünya genelinde kız çocuklarına karşı farklı farklı tutumlar, vs. vs…
Bu bir aradır…

Demek ki bu sorun, henüz zihinsel olgunlaşamamışlığın getirdiği bir tutum. Ve bu mesele dünyaca henüz pozitif bir merciye oturtulamamış bir sorun. Nedir bu kadına olan – hem apaçık, hemde birçok zaman gizli saklı – olan kin ve onu yok etme, ya da yok sayma ayakları?
Kadını ezen güç, kadının gücünün yetmediği noktaları belirleyerek, çaresizin çaresizliğinden faydalanmıştır. Aynı yapı, kadına şiddetler uygulayarak, onun ruhunun DNA’sını kırmayı başarmıştır. Peki niye?
Kadına doğurganlık, yani kutsi bir hal bahşedilmiştir doğa tarafından. Kadının sezgisi, üstün, parlak ve pratik zekası, birçok konulara esnek kalabilişi, barışsal bakış açısı, içinde barındırdığı şefkat duygusu, cazibesi ve daha nice sayısızca doğal ahlak ve edep yapısına baktığımız da, kadına temel düşmanlığın nerden geldiğini kestirmek pekte zor olmasa gerek.
Ne var ki kadın, kendi yetilerini geliştirmemiş olduğundan dolayı ve hatta içindeki dev potansiyellerin farkında olmak istemediği için, ona zulüm edenlere karşı gelmemiştir. Kadın zulümlere – her nerede olursa olsun – mutlaka karşı çıkmalıdır. Ve zulümü doğuran korkudur! Zulüm, sağlıksız korku denen mekanizmanın üst yapısıdır. Otoritelerin tek bildiği ise, etrafını hem vücutsal şiddetle, hemde psikolojik şiddetle kendi istediği kıvama getirmektir. Zulüm otoritenin ürünüdür. Zulüm, kendini kontrol edemeyenlerin, başkalarını kontrol ederek, kendini kontrol etmesini zannetmesidir. Zulüm eden kişi, zulüm ettiği kişiyi sahipsiz zanneder, oysa ki herkesin sahibi Allah’tır.
Susmak ve olan bitenlere fransız kalmak da zulmün bir başka türüdür. Eğitim, bilim, kişisel gelişim ve bilinçlenmek her türlü zulümü yer ile yeksan etme mekanizmasıdır.
Korkunun kaynağı, cehalettir.
Emerson
19.09.2017
Hayaline kavuşmak için, hergün hayalinle ilgili bir iş yap…Sevgiler senin olsun…
Uzman psikolojik danışman ve kişisel gelişimci Ayla Kurt
aaylakurt.de