İnsan haklarına saygı ve psikolojik sınırların önemi

bu bir aradır…

Yaşam, konfor alanınızın bittiği yerde başlar.

Neale Donald Walsch

Bu bir aradır…

İnsan haklarına saygı, kişinin hislerini veya düşüncelerini yargılamayıp, onların temelini araştırarak, o kişiyi anlamaya çalışmaktır. Psikolojik sınırın ehemmiyeti ise, bir insanın en baştan, kendi halinde serpilip gelişebilmesinin önünü açmaktır. Sorunların ve travmaların altında yatan ise, kişinin olduğu gibi, çevresi tarafından kabul görülmeyişindendir ve kişiyi sürekli kendine benzetme heveslerinden kaynaklanmaktadır.

Oysa ki, insanoğlu doğası gereği tek ve özgün olarak yaratılmıştır. Başka bir kişiyi kendine benzetme eylemi nereden doğmuştur bunu tam olarak şu an bilemiyorum. Bu meseleyi ilk fırsatta derinden araştırmalıyım. Yine de bu konuda gözüme çalan, başkasına ait bir fikri burada anımsamadan geçemeyeceğim: İnsan bir başka insanı, acaba iç yapısını çok beğendiğinden (ya da onu yücelttiğinden) dolayı mı herkesi kendisine benzetme illüzyonuna takılır kalır?! O halde bu demek oluyor ki, kişi belkide kendine tapma tuzağına (narsizime) düşmüş bir halde. Eğer hal böyleyse, Yunan mitolojisine ait Narkissos’un hikayesine bir göz atabiliriz.

Araştırmalarım esnasında, en çok insani sınırların ihlale uğradığı alanın, karşıdaki kişiyi manipüle ederek, gerçekleştiğini saptadım. Manipülasyon denen cehalet, kendi çıkarları (ruhsal veya finansal) uğruna, herhangi bir yakınını

– göz kaş (vücut) hareketleriyle,

– ses tonajı ile,

– kişinin zayıf ruhsal alanlarını malzeme edip kullanarak,

– ya da birisine psikolojik veya vücutsal şiddet uygulayarak,

– (aklı sıra) dolaylı yoldan kadersel yapıyı oynatmaya çabalayarak,

– kişiyi bulunduğu topluma karşı küçük düşürerek,

– veya entrikalar, dedikodular yaratarak vs.

‘kıvama getirip’, iştediğine ulaşan yapıya derler.

Manipülasyonun bir diğer adı da duygu sömürüsüdür.

Biliyorum, bu saydıklarım sendeki alarm zillerini çaldırmaya başladı bile! Ne var ki, bu saydıklarımın hepsine defalarca bizzat ben kendi toplumumda denk geldim. Sadece Türk toplumun da değil, dünyaca gezdiğim her yerde de rastladım manipülasyona. Demek ki bu illet, dünyaca henüz aşılamamış bir insanlık sorunu.

Kişi benim fikrimi beğenmeyipte, kendi fikrini bana herhangi bir şekilde dayatmayı başarmışsa, hem ben sınırlarımın ihlaline müsade vermişimdir, hem de karşımdaki benim bu zayıflığımı farkında olduğu için bunu başarabilmiştir.

Seni duyar gibiyim: ‘Ben başkasına ne zaman izin vermişim de o kişi bana dev insan hakları ihlali uygulayabilmiş? Çok basit sevgili arkadaşım, birisine içimden ‘hayır’ demek gelir de, ben bunu bastırıp karşımdakine ‘evet’ dersem, işte o vakit, kendime olan saygımı veya psikolojik sınırlarımın çiğnenilmesine müsade etmişimdir. Ben kendi sınırlarımı ihlal edersem, bir yabancı kişi bunu haydi haydiye yapar.

Bu bir aradır

Bu bir aradır…

İyi de biz niye içimizden geldiği gibi davranmıyoruz da, onun bunun bizi hükmetmesine müsade veriyoruz?

Çok basit, küçüklüğümüzden itibaren bize hayır demek öğretilmediği için. Bundan dolayı da duygu sömürüsünü normal bir ahlak olarak içselleştiriyoruz. Ve böylelikle her tür manipülasyonların hem hedefi hemde kölesi haline gelmiş oluyoruz. İleride de, ahlak yapımızı sorgulamadığımızdan dolayı da gelecek nesillerimize de aynı yapıyı devrediyoruz. Duygu sömürüsünün bir başka temel sebebi daha var: ‘İnsanı insana gebe yapmak’: İlişki bağımlılığı; bu konuda bir diğer ayrıntılı yazım: Modern köle efendi ilişkisi.

Bu bir aradır…

Sürüden ayrılanı kurt kapar!

Türk Atasözü

06.09.2017

Bizlere iyi gelmeyen davranışlara/meselelere mutlaka psikolojik sınırlar koymalıyız. Kimilerine iyi gelen bir mesele veya çözüm bize iyi gelmeyebilir, bu çok doğal. Tavırlarından hoşlanmadığım bir kişiye ‘buraya kadar’ diyebilmem, kendi özgüvenim için elzemdir. Ha birisinin bana ait olmayan eşyasını ona sormadan almışımdır, ha da birisinin emosyonel boyutuna dalarak, ona – dolaylı yoldan – bana inanmasını sağlamışımdır, ikiside insan haklarına geçmektir. 

Sınırsızlık, tabiri caizse beraberinde vıcık vıcık ilişkileri de getirir, yani herkes birbirinden onay alarak yaşamını sürdürür. Herkes birbirinin hoşuna giden hareketleri (‘ayakları’) sergiler. Oysa ki insan, ancak hür iradeye sahip olduğun da ancak kişisel gelişip, ruhsal sağlığına kavuşabilir.

Bu bir aradır…

Evlerimizin giriş kapıları birer sınırdır!

Ayla Kurt

Bu bir aradır…

Daima sevgiyle kal…

Uzman psikolojik danışman ve kişisel gelişimci Ayla Kurt

aaylakurt.de