Hangi içsel sebepler bizim manipüle edilebilir olmamıza zemin hazırlar?

Bu kadarı yetmez mi? Bu kadarı yetmedi mi? Şimdi hazır mısın? Sorduğun soruların cevaplarını gerçekten almayı istiyor musun? Yoksa sadece rüzgar mı yapıyorsun?

Neale Donald Walsch

Bu bir aradır…

Bu bir aradır…

Manipülasyon ne demektir, önce bunu anlamaya çalışalım sevgili arkadaşlar. Onu anladığımız vakit ise, hayatımız da onunla karşılaştık mı bunu da anlamış oluruz. Ayrıca da benim anlatacağım manipülasyon mekanizması, gözle görülemeyen, ve fakat hislerle algılarla kavranılabilen, emosyonel boyutlar da hayat bulmuş bir türüdür. Aşırı hassasiyetimden dolayı, dille konuşulmayan, duygulardan duygulara aktarılan, yoğun olmasa da vücut diliyle görülebilen, dahası beni etkileyerek, istemediğim bir aksiyonu bana zorla – bilinçdışı – yaptıran bir türdür, bu duygusal boyut sömürgesi.

Bilinçaltımız zamanında bu ‘eğitime’ kodlandığı için, manipülasyonların oyuncağı oluruz ileriki hayatımız da, ta ki biz bu çok gizli ve sinsi insan hakları ihlalinin farkına varana dek. Ne var ki benim ilgi alanım sürekli, gözle görülebilen alanlar değil de, hislerle, duygularla, merdiven altı dönen dolapları oldukça detaylı inceleme tutkusu olmuştur hep. Zamanla zaten bunun benim bir hayat amacım ya da hayat görevim olduğunu da anladım ve bu işimi daha da kolaylaştırdı.

Oysa ki, 2012 de maskelerle (yalan ve dolayısıyla manipülasyonlarla) bilimsel olarak ilk tanıştığım da, ruhumda yıllar yılı beni sürekli takip eden ve maruz kalmış olduğum duygu sömürülerinin en nihayetinde ana yuvalarını yakalamış olmak, hayretlerin hayretlerine düşürmüştü beni. Demek ki, içimde yıllar yılı hissettiğim negatif ve bunaltıcı duygularımın adı artık bana ayan olmuştu: Manipüle edilebilme (kıvama getirilebilme) davranış örüntümü içimde taşımak. O andan itibaren içimdeki sevinci anlatamam. Zira ben var olmayan hisler hissetmemiştim, onları uydurmamıştım!, ben asıl gerçekten var olan duyguların gerçekten var olduklarını hemde isimleriyle belirlemiştim. Asıl mucize ise, ahlakdışı olupta sinsice boyutlardan birbirine akışan/devşirilen yasak ve tabu duyguların var olduğunu fark etmiş olmamdı. Demek ki, insanlar göğüslerinde tabu olan davranış kalıplarını gizleyebiliyorlardı; ve kimsenin de bu tabulara şahit olmalarını istemiyorlardı. Ne var ki, herhangi bir olayın gizli kalmayacağı doğal olarak mutlaktı. Psikoloji bilimlerinin mucizesi işte budur: gizlenenleri ortalara döküp, onları gözle görülür hale getirip, ibret verici olmalarını sağlamak. Bu ise bir caydırıcı olma yöntemidir. Yani kişi kendindeki zararlı davranış kalıplarını eriterek onları güzel bir edep haline dökmesi için yaratılmıştı bu mekanizma. Ve kimbilir de daha ne fonksiyonları vardı bu mekanizmanın. 

Gelelim şimdi bir duygu sömürüsü örneğine, örnekler benim birçok meseleleri daha net kavramamı sağlamışlardır: İçimdeki bazı hissettiklerimi paylaşma ve onları bir yerlere oturtabilme amacı ile birilerine manipülasyonlardan bahsettiğimde, karşımdaki kişinin, tabiri caizse, aval aval yüzüme baktığını fark ettim. Akabinde ise karşımdakinin o tuhaf bakışları kendimi birdenbire ”anormal bir iç dünyaya sahip” bir varlık olarak algılamamı sağladı. İşte bu birmanipülasyon mekanizmasıdır!: Beni dinleyen kişi, dediklerimi – zihni almadığından dolayı – ve kendisini bilinçaltında tuhaf biri olarak gördüğünden dolayı, beni ‘anormal fikirli bir yaratık’ olarak hissetmemi sağlamayı başarmıştır. Yani karşımdaki kişi, kendi duygusal boyutundan benim duygusal boyutuma ”senin aklın bir tuhaf işliyor!” mesajını göndererek, aslında temelinde, kendi bilgisizliğini kapatmayı başarmıştır. O kişi bunu ancak, zamanında beni ana-baba ”sende bir anormallik ve tuhaflık var!” diye programlamış olduğundan dolayı, davranış kalıbımı bilinçaltımda tetikleyebildi. Zaten de o kişiyle yollarımızın kesişmesi bu yüzden olmuştur: ben bendeki kalıbın farkına varıp, onu sağlığına kavuşturup, o illüzyondan kurtulmam içindir.

Dahası bu kişi bana, kendi negatif enerjisini devrederek, benim kendi gözümde kendimi zayıf ve cılız görmemi sağlayıp, ruhumu zayıflatarak, güzel enerjilerimi emip (enerji vampiri), kendisindeki negatif enerjilerden de (geçici) olarakta kurtulmuştur. Ne var ki, bu koskoca bir illüzyondur! Herkes eninde sonunda içindeki negatif boyutları kendisi taşımak zorunda kalacaktır, bu bir doğa kanunudur. Zira herkes içindeki taşıdığı tabusal duygulardan kendisi sorumludur, kimse kimsenin günahını çekmeyeceğine göre.

Senin anlayacağın, bu kişi kendisiyle yüzleşmeye korktuğu negatif davranış kalıplarını o derece bilinçaltında bir yerlere bastırmayı başarmıştır ki, bana o kalıbın yansımasını yaptığının dahi zerrece bilincinde değildir.

Bizlerin neden manipülasyona açık oluşumuzun sebebine gelince; demek ki bizler ana rahmine düşer düşmez, ”yabancı duyguları devir alıcı” birisi olarak programlanmışız ki, negatif hislerini taşımak istemeyenlerin bu ”çöplerini” onların yerine taşımamız için. İnsan denen, onca kudrete sahip bir varlığın ve şahsiyetin bu denli dalaverelere, sahteciliğe ve çıkarcılığa harcadıkları enerjiyi barışa ve birilerini mutlu etmeye harcasalar, daha isabetli olmaz mıydı sevgili yoldaşlar? Hem bu şekilde kendini uyutarak gaflete düşüren, temelinde neyi bastırmaya veya kapatmaya çaba sarf ediyor ki? İnsanoğlu bilmiyor mu ki, eninde sonunda ettiğiyle hem bu alemde hem öte alemde mutlaka yüzleşecek, o halde bu oyunlar niye?

Bu bir aradır…

Bir diğer manipüle edilme mekanizması ise, ben içimden geldiği gibi hareket etmeyipte, karşımdakine şirin görünmek için sergilediğim tavırlardır. Dahası, birisine karşı içimden, sezgilerim vasıtasıyla hayır demek geliyorken ben ona evet diyorsam, yine öz güvenime ihanet etmiş olurum.

Manipülasyonlara uğradığımızı, sezgisel olgumuza sorular sorarakta deşifre edebiliriz. Bu da başlı başına bir bilim dalı zaten. Burada önce sezgisel güç nedir bunu belirliyoruz, akabinde ise yabancı veya kendime ait duygular neler bunları ayırt etmeyi öğreniyoruz. Bu farklı farklı duygu akımı enerjilerimizi kategorize etme kabiliyetini geliştirdiğimiz zaman, manipülasyonun havası da, tıpkı şişi inmiş balon gibi sönüveriyor.

Sezgilerime, kendime güvenim, sürekli yenilenen bir iç yapım, bilgim ve eğitimlerim beni başkalarının malzemesi olmaktan korur. Anbean yüzleşemeliyiz mümkün olduğu kadar bilinçaltımızla. Onun bize anlatacaklarını, kulaklarımızı tıkamadan dinlemeli ve çareler üretmeliyiz.

Cehalet denilen Azrail beni avcının avı haline getirebildiği gibi, bilgi ve şuur sahibi oluşumun beni manipülasyonlardan koruma özelliği de vardır. Gizli kapaklı kalmayı başaran herşey var olmaya devam eder. Oysa ki, bir maskenin düşmesi, arkasındaki gizleneni korkmadan cesurca bizzat görme isteğiyle başlar.

Sevgi dolu, umut dolu yarınlar dilerim sizlere…

Uzman psikolojik danışman ve kişisel gelişimci Ayla Kurt

aaylakurt.de

20.09.2017